deli kadın hikayeleri tiyatro oyunu
Karakomedi türündeki oyun, seyirci ile ruhsal bozuklukları olan kişilerin arasında bir empati kurmayı hedeflerken; ‘Normal olan ne?’ , ‘Kim deli, kim akıllı?’ gibi sorulara cevap arıyor. Yazan: Vala Thorsdottir. Çeviren/Uyarlayan: Semih Çelenk. Oynayan/Yöneten: Dicle Alkan.
Devlet Tiyatrosu ve Adalet Bakanlığı yetkilileri ile yaptığı protokol doğrultusunda bir eseri ortaya koyup. Hemen hemen bütün cezaevlerindeki mahkumlara ulaşan ve hala da cezaevleri turneleri devam eden oyunu ile, Sokak çocukları, Engelliler den sonra şimdi de Mahkumlara tiyatro ulaştırmayı dert edinmiş, yıllardır isteyen cezaevi ve mahkumlarla da tiyatro oynama isteklerini
KamelyalıKadın (oyun) La Dame aux Camelias, Dumas, 1852. Kanlı Düğün (oyun) Bodas de sangre, Lorca, 1933. Karalar (oyun) -> Zenciler (oyun) Les Negres, Genet, 1959 ---> Oyun Zenciler adıyla Dip Sahne Oyunları tarafından oynanmış. Kel Şarkıcı La Cantatrice chauve, Ionesco 1948-50.
12.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Tiyatro Ünitesi Testi PDF. Erkek tiyatro sanatçısı. Tiyatroda ve sinemada bir rolün yedek oyuncusu. Bir duygu veya düşüncenin kaş, göz, ağız, yüz hareketleriyle anlatılması. Sinema ve tiyatroda, eserin sahneleninceye veya seyirci önüne çıkıncaya kadar geçirdiği her anı yöneten kimse.
Ankara| Nergiz Gösteri Merkezi Salon 1. Temmuz - 30. Ankara | Yenişehir Kültür Merkezi - Çankaya. Temmuz - 30. Ankara | Farabi Sahnesi. Temmuz - 30. Ankara | Eryaman Göksu Parkı Açık Hava Tiyatrosu. Temmuz - 30. Ankara | Ankara Yenimahalle Dört Mevsim Tiyatro Sahnesi.
Site De Rencontre Pour Gitan Gratuit. Mine Söğüt ablamızın 2011'de YKY'den çıkan kitabı "Deli Kadın Öyküleri". YKY'nin Ankara'daki kitapevini gezmeye gittiğimde hep gözüme çarpıyordu. Açıkçası çok çarpıcı bir kapak tasarımı, bir o kadar da ilginç bir ismi var. Fakat zaten okumak istediğim pek çok kitap olduğundan listeye yeni bir tanesini, hem de hakkında kapağının güzel olduğundan öteye bilgim olmayan bir tanesini eklemek için çok aceleci davranmak istememiştim. Ta ki bir gün futuristika isimli şu anda virüs nedeniyle engellenmiş olduğundan bağlantı veremiyorum sitede bu kitap üzerine Mine ablamızın bir söyleşisini okuyana kadar. Üstüne bir de YKY'deki satıcı abla bu kitabı aldığımı görünce pek bir heyecanlanınca Ablacığım yeni bitirmiş okumayı, en kısa zamanda başlamam gerektiğini salık verdi bana. Hatta bundan sonra da okumam için birkaç kitap da söyledi ben de meraklandım tabii iyice. Almanya'ya dönüşte de bol bol vaktim olacak nasıl olsa sunumu yapana kadar, başladım ben de. Kitap 21 kısa hikayeden oluşuyor. Hikayeler neredeyse tamamen delirmiş kadınları adına yakışır şekilde anlatıyor. Tabii kitaba korku-gerilim-aksiyon çerçevesinde yaklaşmak yanlış olur. Delilik, intihar, cinayet, zaman zaman vahşet geçiyor kitapta. Hatta kitabın arka kapak cümlesi çok net tanımlamış hikayeleri "Kalemini zehire, kana, cinnete, ölüme ve hayata aynı lezzetle batıran Mine Söğüt'ten unutulmayacak yirmi bir delilik hikayesi..." Yani olay Stephen King gibi korku öyküleri anlatmak değil, Aziz Nesin gibi toplumsal, sosyal öyküler anlatmak diyebiliriz. Tabii incelemenin konusu toplumdaki maktul kadınlar. Tam olarak deli kadınlar değil, daha çok deliren, delirmekten başka şansı olmayan kadınlar. Tabii bu şekilde yazınca da sanki sosyal incelemeymiş gibi durdu; o da değil. Sapına kadar şairane bir delilik içeriyor kitap. Öyle ki bazı öyküler gece yatmadan önce okununca kabus görmenize yol açabilecek cinsten. Kitaptaki öykülerden bir tanesi, "Sinekler Sevişirken" tiyatroya da uyarlanmış sanırım. Fakat hangi şehirde oynamış, ne zaman oynanmış tam olarak bilemiyorum. Kitap "Delirerek ölenlere" ithaf ediliyor ve şu şiir ile başlıyor Size kadınlıkla lanetlenmiş bir varoluş hezeyanı anlatacağım. Sizi saçlarının ve ayaklarının ucu arasında olup biten şeylerden ibaret Doğurmaya mahkum, Çocuklarını kaybetmekle mühürlü, Yalnız, yapayalnız bir kalabalıkta dolaştıracağım. İçlerine açılan kapıların arkasına saklanmış kadınların Delirerek bedenlerinden dışarı açtıkları pencerelerden bakacağım. O pencerelerden tekrar ve tekrar ve tekrar kendimi aşağı atacağım. Kitap boyunca öyküler arasında bize Mine Söğüt'ün şiirleri sanıyorum ki tamamı toplanınca tek bir şiir oluyor, birbirlerinden bağımsız şiirler değiller yani ve Bahadır Baruter'in çizimleri internette okuduğuma göre evlilermiş de ikisi eşlik ediyor. Kitabın kapak resmi de Bahadır Baruter'e aitmiş zaten. Kitabın okunmasını, resimlerin duvar resmi yapılmasını ve mümkünse tiyatro oyununun izlenmesini şiddetle tavsiye ediyorum. Şurada da tanıtım videosu varmış ama Almanya izlemeye izin vermiyor. Siz bakarsınız artık.
Altı hikâyeden oluşan oyunda; toplumdaki namus kavramı üzerinden hak görünen cinayetlerin sorgulanması, travmatik bir evlilikten sonra aklını yitirmiş bir kız kardeşe ve uyuşturucu bağımlısı oğluna bakmak zorunda olan hemşire bir kadının hikâyesi ile birlikte yaşadıkları semtteki kadınların hayatları anlatılmaktadır. Diğer hikâyelerde ise yaşlı bir kadının kız kardeşi olan şair kadının, çocuk yaşta yaşadığı, atlatamadığı istismar olayı ve yıllar sonra neden intihar ettiği sahneleniyor. Yaşlı kadın üzerinden devam eden oyunda, toplumsal bellek sorgulaması yapılmaktadır. Bu çerçevede, Türkiye yakın tarihinde yaşanan siyasi kaos dönemlerinde annelerin çocuklarını nasıl kaybettikleri 80 öncesi ve sonrası, Deniz Gezmiş, Erdal Eren, Sivas katliamı anlatılmaktadır. Yazan Mine Söğüt Oyunlaştıran İbrahim Yalçın Yöneten Günay Toprak Oyuncular Yasemin Şimşek Tüzün, Hicran Çalı Dramaturg Füsun Ataman Müzik Direktörü Alpdoğan Selçuk Kostüm Tasarımı Funda Çebi Çizimler Ayşegül Güngören Dokunaklı Serisi Seçkisi 70 Dakika
Karşınızda “Sınırsız Sorunlu Kadın Kolektifi 2013” Oyunu Deli Kadın Hikâyeleri “Sınırsız Sorunlu Kadın Kolektifi 2013” Mine Söğüt’ün aynı adlı öykü kitabından yola çıkan “Deli Kadın Hikâyeleri” adlı oyunu, Tiyatro 1112 Garaj’ın desteğiyle sergiliyor. İlk gösterim bugün saat KentPark Sahne’de Eskişehir Yolu / Ankara yapılacak. İkinci gösterimse 5 Mayıs 2013 Pazar günü saat yine KentPark Sahne’de. Ücretsiz olan gösterimlere rezervasyon yaptırmak gerekiyor. Telefon 0551 709 61 91 Oyunun broşüründen “Size kadınlıkla lanetlenmiş bir varoluş hezeyanı anlatacağım. Sizi saçlarının ve ayaklarının ucu arasında olup biten şeylerden ibaret, doğurmaya mahkum, çocuklarını kaybetmekle mühürlü, yalnız,yapayalnız bir kalabalıkta dolaştıracağım. İçlerine açılan kapıların arkasına saklanmış kadınların delirerek bedenlerinden dışarı açtıkları pencerelerden bakacağım. O pencerelerden tekrar ve tekrar ve tekrar kendimi aşağı atacağım.” Oyuncular kendilerini ve neden bu oyunda yer aldıklarını şöyle anlatıyorlar Aylin/umutlu, cesur ve hala yaşayan bir kadın “Sevdiğim kadınlarla deli dolu hikâyeler anlatmak için…” Ayşe/içinde bir şey arayan kadın “Bulur muyum acaba diye buradayım…” Gülnaz/gerçeğin kendisiyle derdi olan bir kadın “Bir şeyler söylemezsem delirebilirdim…” Günseli /içli bir kadın şimdilik “Doya doya delirmek için…” Kezban/sınırları hep zorlayan ve hala umudu olan bir kadın “Yalnız olmadığımı hissedebilmek için…” Şenay/uzlaşamayan huzursuz bir kadın “ Delileri seviyorum, kadınları seviyorum, deli kadınları daha çok seviyorum…” “Sınırsız Sorunlu Kadın Kolektifi” nedir, derseniz kendi sözlerinden öğrenin Kadınlık hallerimiz ve çarptığımız duvarlarla sorunlarımız var. Senede bir kere de olsa hallerimize dair sözlerimizi sahne üzerinde söylediğimiz; kendimizi, birbirimizi ve dolayısıyla diğer kadınları yakından tanıdığımız, paylaştığımız, çoğaldığımız bir sürecin adı “sınırsız sorunlu kadın kolektifi”. Yaş, meslek, eğitim, sınıf, düşünce gözetmeksizin sadece kadınlık hallerimize dair söylemek istediğimiz ortak sözde buluştuğumuz. Her yıl değişen bir ekip ve her yıl farklı bir oyunla sadece 8 martlarda, sadece 3 gösteri. Memnuniyetsiz olmak, bir söz söylemek, paylaşmak ve çoğalmayı istemek ve kadınları sevmek yeterli… 26 Nisan 2013 Bunlar da ilginizi çekebilir “Kitabın Ege yolcuğu”nda sona gelindiYaşasın video öykü! 9-uygulama »
Ezgi ATABİLEN-eatabilen Tarihi Aralık 16, 2011 2322Mine Söğüt’ün ‘Deli Kadın Hikâyeleri’ adlı yeni öykü kitabından dört sayfalık iç karartıcı, sanrılar yüklü bir öykü ‘Sinekler SeviÅŸirken’. Görünürde, yataÄŸa mahkum bir ensest maÄŸdurunun ölesiye korktuÄŸu karasineklere karşı verdiÄŸi savaşı anlatıyor. Oyuncu Merve Engin’in eseri okuyup Mine Söğüt’ü ikna etmesiyle, öykü artık tiyatro ilk yönetmenlik tecrübesini edindiÄŸi oyunda Merve Engin, sahnenin ortasına dikey yerleÅŸtirilmiÅŸ ve seyirciye olan biteni tepeden izliyormuÅŸ hissi veren yatağın üzerindeki iki çıkıntının üzerinde 30 dakikalık bir oyun sergiliyor. Ancak ÅŸimdiden söyleyelim durum ve hikâye sizi rahatsız edebilir. Öyle ki, Merve Engin yatağın üzerinden inip de selam verdiÄŸinde, seyircinin alkışlayacak kudreti dahà kalmıyor. Åimdi ‘Deli Kadın Hikâyeleri’nden iki öyküyü daha oyunlaÅŸtırma telaşında olan ikiliyle oyunu Mine Söğüt ‘Deli Kadın Hikâyeleri’ adlı yeni öykü kitabı için geçen ay gerçekleÅŸtirdiÄŸimiz söyleÅŸide, kitaptaki ‘Sinekler SeviÅŸirken’ öyküsünü oyunlaÅŸtırmak için Merve Engin’le yoÄŸun ÅŸekilde çalıştıklarını söylemiÅŸ, söyleÅŸiden çıkıp bir çocuk heyecanıyla provaya gitmiÅŸti. O günden beri, Sinekler SeviÅŸirken’in ensest maÄŸduru ve yataÄŸa mahkum genç kızının dört sayfalık yürek daÄŸlayan öyküsünü sahneye nasıl taşınacağını merak edip durduk. Üstelik, hep bir oyun yazmaya heves eden Mine Söğüt oyunun uyarlaması ve yönetmenliÄŸini yapacak; ‘Kıyıya Oturmanın Böylesi’ gibi tek başına çıkardığı oyunlarını izleyip de onunla birlikte gülmeye alıştığımız Merve Engin böylesi iç karartıcı bir rolü canlandıracak, tek kiÅŸilik bir kabusu sahneye taşıyacaktı. Merve Engin ve Mine Söğüt, bir ay süresince aynı evde yaÅŸayıp, sabahtan akÅŸama deÄŸin çalışarak, geç biten günün sonunda koltukların üzerine serilip uykulara dalarak Sinekler SeviÅŸirken’i sahneye taşıdı ALKIÅTAN UTANIYORUMİkili bu zor metni oyunlaÅŸtırma iÅŸinin üstesinden baÅŸarıyla gelmiÅŸ, hem de ne gelmek! Merve Engin, oyun boyunca sahnenin ortasına dikey yerleÅŸtirilmiÅŸ ve seyirciye olan biteni tepeden izliyormuÅŸ hissi veren yatağın üzerindeki iki çıkıntıda duruyor. Tersine iÅŸleyen yer çekimi kurallarını bir an bile unutmaksızın 30 dakikalık ruh bunaltıcı bir oyun sergiliyor. Ve sahnede hiç yer deÄŸiÅŸtirmeksizin sonlandırdığı performans boyunca, seyirciye belki minik bir mimiÄŸi dahi kaçırmamak için gözlerini kırpmaksızın kendini izletmeyi baÅŸarıyor. Oyun sonunda, kadınlığını örterek bacaklarından aÅŸağı süzülen, uçları yerde bir kan gölü gibi biriken eteÄŸini çözüyor belinden. 30 dakikadır üzerinde durduÄŸu çıkıntılardan önce bir ayağını, sonra diÄŸerini zemine basıyor. Ve sahneden ayrılırken utangaç bir selam verip kayboluyor. Elbette bu durumun sebebini soruyoruz ona, “SosyofobiÄŸim aslında ben. Böyle durduÄŸuma bakma. Alkıştan çok utanıyorum. Hatta bu oyunla ilgili beni en çok mutlu eden ÅŸey, alkışa bu kadar az çıkıyor olmam. Oyunun sonunda, seyirciye iki çıkıntı üzerinde nasıl da durduÄŸumu göstermek istemiyorum. Oyun bittiÄŸinde alkışlanası veya alkışlayası bir ruh halinde olmuyorsun zaten†diyerek yanıtlı GERÇEKLEÅMEMİŠBİR HAYALYazar Mine Söğüt, geçmiÅŸ olmuÅŸ gelecek hayallerinden bahsederken “Büyürken aklıma taktığım en önemli ÅŸey, yetiÅŸkin bir insan olduÄŸumda nasıl bir hayatım olacağıydı... Bir nevi and içmiÅŸtim ‘İleride ya konuÅŸarak ya da yazarak hayatımı kazanacağı Yani, ne istediÄŸini, belki de daha önemlisi ne istemediÄŸini bilen bir çocuktum. Hayallerim beni hemen tiyatroya yakınlaÅŸtırdı. 12 yaşımdan itibaren liseyi bitirdiÄŸimde tiyatro okuyacağıma emindim. Ama o yıl babamı kaybettim. Hayat kontrolsüz bir ÅŸekilde rayından çıktı ve bambaÅŸka yerlere doÄŸru gitti. Dolayısıyla, oyunculuk da gerçekleÅŸememiÅŸ bir hayal olarak kaldı. Üniversitede klasik filoloji okudum. Tabii ki bu bölüm bana bir meslek vaad etmiyordu. Ben de ‘yazarak hayatını kazanma’ alternatifine yönelip gazeteceliÄŸe baÅŸladı Söğüt, kendisini “yaratıcılık sürecinde kendine güvenini zor toplayan biri†olarak tanımlıyor. Roman ya da hikâye yazarken yaÅŸadığı güçlü tedirginlikler, her zaman büyük heves ettiÄŸi oyunu yazmaktan alıkoymuÅŸ onu. Bu yüzden, oyun yazmanın kendisi için ne demek olduÄŸunu “Yarım kalmış büyük bir hevesin açtığı, hala tam olarak iyileÅŸmemiÅŸ bir yara†diye özetliyor. Sinekler SeviÅŸirken’in ardından, bir tiyatro oyunu yazmak üzere masaya oturma konusunda biraz daha cesaretli olduÄŸunu söyleyen Söğüt, bir yazar olarak sahne ve seyirci iliÅŸkisine yabancı elbette. Gala akÅŸamı o spotları ve alkışları yadırgayarak selama çıkamadığı gibi, ilk yönetmenlik tecrübesinin nasıl olduÄŸunu sorduÄŸumuzda da mütevazı bir yanıt veriyor “DoÄŸrusunu istersen tam bir yönetmenlik denemez benim bu yaptığıma. Merve ile birlikte hazırladık oyunu. Onun deneyimi ve bakış açısı da çok içinde oldu iÅŸin. Oyun yönetmek deÄŸil, ama sahneye taşınan oyunlarımın her aÅŸamasında iÅŸin içinde olmak gibi bir isteÄŸim bâkà açıkçası.â€DELİ KADINLAR ÜÇLENECEKİkili, ‘Sinekler SeviÅŸirken’den sonra, ‘Deli Kadın Hikâyeleri’ kitabında yer alan baÅŸka iki hikâyeyi de oyunlaÅŸtırmaya karar verdi. Biri, ‘Naz Neden Derine GömmemiÅŸ Kediyi’ olacak. DiÄŸeri ise, ‘Beni Öldüren MuhteÅŸem Hayat’. Kadro yine aynı. Mine Söğüt’ün uyarlayıp yönettiÄŸi oyunlar, Merve Engin tarafından doyamadığımız romanlar sinema perdesinde izlendiÄŸinde, yahut her okuyuÅŸumuzda yeni mânâlar kazanan tadına doyulmayacak derinlikte öyküleri tiyatro sahnesinde seyrettiÄŸimizde çoÄŸu zaman tatminsizlikle çıkarız salondan. Edebiyatın okuyucuya sunduÄŸu uçsuz bucaksız hayal kurma özgürlüğünü, seyircisine tanımaz görsel sanatlar. Ancak Sinekler SeviÅŸirken’i seyre koyulmadan evvel, öyküyü kesinlikle okumalısınız. Zira, Mine Söğüt’ün okuyucuyu o sanrıların içine salan kaleminden çıkma öykü, Merve Engin’in bedeniyle sahnede görselliÄŸe eriÅŸtiÄŸinde, yeni ve hiç kuÅŸkusuz tatminkâr bir kimlik ÂSinekler SeviÅŸirken 5 Ocak saat Kumbaracı50’de. Tel 0212 243 50 51.
Altı hikayeden oluşan oyunda; toplumdaki namus kavramı üzerinden hak görünen cinayetlerin sorgulanması, travmatik bir evlilikten sonra aklını yitirmiş bir kız kardeşe ve uyuşturucu bağımlısı oğluna bakmak zorunda olan hemşire bir kadının hikayesi ile birlikte yaşadıkları semtteki kadınların hayatları anlatılmaktadır. Diğer hikayelerde ise yaşlı bir kadının kız kardeşi olan şair kadının, çocuk yaşta yaşadığı, atlatamadığı istismar olayı ve yıllar sonra neden intihar ettiği sahneleniyor. Yaşlı kadın üzerinden devam eden oyunda, toplumsal bellek sorgulaması yapılmaktadır. Bu çerçevede, Türkiye yakın tarihinde yaşanan siyasi kaos dönemlerinde annelerin çocuklarını nasıl kaybettikleri 80 öncesi ve sonrası, Deniz Gezmiş, Erdal Eren, Sivas katliamı anlatılmaktadır. Oyun, günümüzde önemli bir sosyal sorun haline gelmiş olan kadına yönelik şiddet ve cinsel istismara dikkat çekmek, duyarlılığı arttırmak amacıyla ve neden sonuç ilişkisini sorgulama temelinde, MİNE SÖĞÜT’ün DELİ KADIN HİKAYELERİ kitabındaki 21 hikayenin altısının oyunlaştırılmasıyla oluşturulmuştur. Oyun müzikleri, Cumhuriyet Gazetesinde köşe yazarlığı da yapan MİNE SÖĞÜT’ün şiirlerinden bestelenmiştir. Yazan Mine Söğüt Sahneye Uyarlayan İbrahim Yalçın Yöneten Günay Toprak Dramaturg Füsun Ataman Müzik Direktörü Alpdoğan Selçuk Kostüm Tasarım Fenda Çebi Çizimler Ayşegül Güngören Dokunaklı Serisi Seçkisi Oyuncular Yasemin Şimşek Tüzün, Hicran Çalı Süre 70 Deli Kadın Hikayeleri “Aklın kıyısında gezinen, kadınlıklarını bir lanet gibi sırtlarında taşıyan, hepsi ’kaybetmeye’’ yazgılı, içe işleyen yalnızlıklarıyla kalp burkan hayatlar, varoluş kabusları…” Yazar Mine Söğüt’ün kitabı, “Deli Kadın Hikayeleri”, deliren, kendini yok eden 21 kadının hikayelerinden oluşuyor. Söğüt yazdıklarını içinde bulunulan zamanın politik ve felsefi sorgulaması olarak tanımlıyor. Deli Kadın Hikayeleri’nde deliren, kendini yok eden yirmi bir kadın ya da çocuk ve bu kadınlara eşlik eden ağır bir yalnızlıktan söz ediyor. Neden Deli Kadın Hikayeleri sorusunu şöyle yanıtlıyor “Onların yalnızlıklarında toplumsal şuursuzluğun büyük payı var. İnsanoğlu kendi hayatının terzisi değilmiş gibi, sorumluluğu hiç üzerine almadan yaşayıp gidiyor. Hayali ya da gerçek bir iktidara boyun eğmeye her zaman meyyal. İktidar öncelikle acımasızlık demek. Bugün hükmü altında yaşadığımız hayali iktidar da gerçek iktidar da eril bir iktidar. Dolayısıyla bundan öncelikle kadınlar ve çocuklar zarar görüyor. O yüzden kadınların delirme halleri üzerine hikayeler yazdım. Ama o hikayelerde sadece kadınların acıları yok. Tüm insanlık hallerini çıkmazları var… Toplumsal cinnetle karşı karşıyayız. Gazeteleri açtığımızda üçüncü sayfada, haber bültenlerinin sonlarında günde en az 3-4 kadın cinayetleri ile yüzleşmek zorunda kalıyoruz. Artık olağan hale gelmiş ve kanıksanmış bu olaylar bizi toplum olarak körleşmeye itmektedir. Bütün bu olaylar karşısında toplumsal duyarlılığı arttırmak için bu oyunu yapmayı görev bildik. 2013 yılında resmi olan rakamlara göre 237 kadın cinayeti işlenmiş bir o kadara yakın cinayet teşebbüsünden yaralı olarak kurtulmuş kadın vardır. Ülke genelinde yaşamının herhangi bir döneminde fiziksel şiddete maruz kaldığını belirten kadınların oranı yüzde 39’dur. Yani her 10 kadından 4’ü eşi ya da birlikte oldu kişi, baba ve ağabey tarafından fiziksel şiddete maruz kalmıştır. Günümüzde soruna yönelik tüm istatistiki bilgiler şiddetin bir veba gibi tüm toplumu sardığını ve çığ gibi büyüdüğünü göstermektedir. Çocuklarımızın temel ahlakını içselleştirdikleri ilk yer ana kucağıdır. Bu kadar şiddetle iç içe yaşayan kadınlarımızla birlikte çocuklarımızda şiddetle hayatlarının ilk yıllarında tanışmış oluyorlar. Zincirleme olarak şiddet toplumun her yerine sirayet etmiş oluyor ve biz bunun önüne geçilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Tiyatro Viya olarak Deli Kadın Hikayeleri’ ile toplumsal duyarlılığı artırmak, konunun daha fazla konuşulmasını sağlamak, kamuoyu oluşturarak kitlelerin dikkatini kadın özelinden genel şiddete çekmek istiyoruz. Modern toplumda artık trajik kavramının yitirildiğini herkesin tek tipleştiği sıradanlaştığı üzerine konuşmaların arttığı günümüzde, trajik kahramanın kadın olduğuna vurgu yapmak istedik. Toplumsal, ahlaki, politik çatışmaların merkezinde ezilen, duygusal, fiziksel kırılmaları ve kişiliksizleştirmeyi yaşayan kadınlardır. Cinsiyet eşitliğinin sağlanması toplumsal barışı da olumlu yönde etkileyeceğini, ayrımcılığın cinsiyetle başlayıp toplumun diğer alanlarında git gide derinleştiğini toplumsal infiale yol açtığını anlamamız gerekir. BİR ŞEY YAPMALI…” İbrahim Yalçın
deli kadın hikayeleri tiyatro oyunu